MİRAÇ MÜJDELERİ
Miraçta Allah Teâlâ, Habibi Muhammed Mustafa aleyhisselâtu vesselâm’ın sırrının keşfolunması için ancak nübüvvet ve risâlet sâ hibine câiz olan ilâhî sırlardan vahyetmiştir.
Rivâyet olunur ki: Allah Teâlâ Efendimize vahyetti. Ve vahyinde şöyle buyurdu: “Ya Muhammed! Sana bu gece ümmetinin üçte birini ba ğışladım. Kıyâmet gününde de, benim katımda ki makâmının, mah lukâta beyân olunması için onların üçte ikisini orada bağışlıyacağım!”
Yine rivâyet olunur ki: Allah Teâlâ ona şöyle vahyetti:
“Yâ Muhammed! Ümmetin itâat ediyor ve günah da işliyor. onla rın itâatı rızamla, isyanları kazamladır.
Rızamla olanları kabul ederim; Kerîmim
Kazamla olanları afvederim: Rahîmim
Ya Habîbim! Ümmetine kalpleri katılaşmasın diye çok mal ver medim. Tevbe etmekten mahrum olmasınlar diye ânî ölüm verme dim. Kabirlerinde çok beklemesinler diye onları en son ümmet kıl dım.
“Ya Muhammed! Bütün Enbiyâdan önce sen cennet’e gireceksin. Senin ümmetin de, diğer Nebîlerin ümmetlerinden önce girecektir.”
Rivâyet edilmiştir ki: Nebî aleyhisselâtu vesselâm miraca ulaştı ğında Allah (c.c) şöyle buyurdu:
“Yâ Muhammed! Bütün mahlûkâtı senin için yarattım. Seni de kendim için yarattım. Hepsi de benim rızâmı, talep etmektedirler. Ben ise senin râzı olmanı dilerim. Hepsi benden istemektedirler. Sen ise benim matlûbumsun! İste, verile! Nebî aleyhisselâtu vesselâm Efendimiz şöyle buyurur:
“Allah’ım, sana ümmetimi affetmen için duâ ediyorum. Allah (c.c) şöyle buyurur: “Yâ Muhammed! Ben Allah’ım, Latîfim, sen Ne bîsin, Şerifsin, ümmetin kavm-i zaiftir. Latîf ile Şerîf arasında Zaîf na sıl gözetilmez.”
“Yâ Muhammed! Sen “ümmetim ümmetim” diye yalvarıyorsun! Ben “Rahmetim Rahmetim” diye nidâ ediyorum:
وَرَحْمَت۪ى وَسِعَتْ كُلَّ شَىْءٍ
“...rahmetim ise her şeyi kuşatır...”
Rivâyet olunur ki:
Rasûlullah aleyhisselâtu vesselâm miraca çıktıklarında Allah (c.c) ona, şöyle buyurur:
“Yâ Habîbim! Her sevgili, sevgilisinin yanına geldiğinde hediye ler getirir; sen bana ne getirdin?”
Nebî aleyhisselâtu vesselâm Allah Teâlâ’ya cevaben şöyle der:
“Ya Rabbi! Senin hazinelerinde olmayan iki şey getirdim.” Allah Teâlâ bildiği halde:
“Nedir onlar ya Muhammed?”
“Onların biri ibadetlerin noksanlığı, ikincisi ümmetimin isyânı dır.” Hakk Teâlâ şöyle buyurur:
“Yâ Habîbim, mâdem ki katıma âcizliği itiraf ile geldin. O halde sana ecir ve mükâfatımı kat kat vereceğim. Ümmetinin noksan ve is yânını Gufrân’a çevireceğim.”
Bu beyan, şu âyeti kerîmenin mânâsına uygundur:
فَاُولٰئِكَ يُبَدِّلُ اللّٰهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ
“...Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir...”
Sonra Allahu Teâlâ Nebi sallallâhu aleyhi vesellem’a şöyle buyu rur: “Ya Muhammed, sağına bak” Hz. Peygamber sağ tarafına baktı ğında çok dalgalı hudutsuz bir deniz görür. Denizin içinde bir ada, adanın içinde bir ağaç, ağaçın üstünde bir kuş, kuşun gagasında az bir toprak görür: “Evet ya İlahî” der. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Ya Muhammed! Bu hudutsuz deniz benim rahmet deryamdır. Şu küçük ada dünyadır. Üzerindeki ağaç dünyanın yeşilliği ve nimetidir. Ağa cın üstündeki kuş insanlardır. Kuşun gagasındaki bir damla çamur, insanların mâsiyeti, günahıdır. Bu bir damla çamur mümkün müdür benim bu nihâyetsiz rahmet denizi mi bulandırsın? Eğer rahmet deryası bir dalgalanacak olursa o küçük zerre yok olur gider. Sen Şefîü’l müznibîn’sin günahkâr ümmetin şefaatçısısın. Ben erhamerrâhi-mîyn’im Merhamet edicilerin en merhametlisiyim.”
Yâ Rabbel âlemîn bi lütfike
Yâ Rab mümin kullarını zikrinle hem dem et
Firâkın ateşiyle yakma ehli huzûr et
Visâlin Cennetine vâris kıl pür surûr et
Rûyet-i cemâline mazhar kıl ehli nûr et.
Share|
0 yorum:
Yorum Gönder