
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
90) Hazreti Ali Keremullahı veçhe Efendimize hitaben varit olan vasiyetlerden;
Hazretî Ali der ki: Resulullah efendimiz bana vasiyet etti. Ve Ya Ali bunları hıfzet hayır görürsün buyurdu.
Ya Ali; Cahillikten daha beter fakirlik yok. Akıldan daha güzel mal yok. Kendini beğenmekten daha korkunç yanlıslık yok. Müsavereden daha kuvvetli yardımcı yok. Yakut (saglam bilgi) gibi imân yok. Fenalıkları bırakmak gibi koruyucu yok. Güzel huylar gibi soy sop yok. Tefekkür (düsünmek) gibi ibadet yok.
Ya Ali; her seyin bir âfeti vardır. Sözün âfeti yalan, ilmin âfeti unutmak, ibadetin âfeti riya, zekatın âfeti övünmek, seceatin âfeti zulüm, cömertliğin âfeti başa kakmak, güzelliğin âfeti kendini beğenmek, asaletin âfeti kasılmak, hayatın âfeti mesru olan vazifelerini yapmaktan utanmak, halin âfeti yenilik, ibadetin âfeti usanmaktır.
Ya Ali; birisi seni yüzüne karşı methederse, Allah’ın beni onların dediğinden hayırlı eyle, bilmedikleri şeylere beni affeyle, onların sözü ile beni sorguya çekme, de. Onların sözlerinden salim kalırsın.
Ya Ali, oruçlu iken, iftar ederken “Allah’ım senin rızan için oruç tuttum ve verdiğin rızıklarla da iftar ediyorum” de. O gün, ne kadar insan varsa hepsinin sevabı kadar sevap kazanırsın.
Oruç tutan kimsenin, Allah yanında makbul bir duası vardır, iftar ederken besmele çeker ve “ey magfireti bol Allahım, beni affeyle” derse af olunur.
Ya Ali, güneşe ve aya karşı oturma, arkanı dön de otur.
Güneşte de çok oturma hastalık gelir.
Ya Ali; Yâsin-i serifi çok oku, aç, susuz, çıplak kalmazsın. Hastalık, korku, zindan görmezsin, yalnız kalmazsın, her yerde hürmet görürsün.
Bir seyin kaybolmaz. Bir hastanın basında okursan, ecel gelmisse, ölümü asan olur. Aksam okuyan, sabaha, sabah okuyan, akşama kadar emin olur.
Ya Ali; yatarken Tebareke suresini oku. Kabir azabı görmezsin, Münkir, Nekir sual sormaz.
Ya Ali;( KUL HU VALLAH-U AHAD )’ abdestli olarak oku. Kiyamet gününde; Ey Allah’ını metheden, kalk Cennet’e buyur derler.
Ya Ali; kötü sözlerden ve kötü gözlerden korunmak için “Maşaallah” de. (LâHavle. . .) oku.
Ya Ali; zeytinyağı ye ve vücuduna çal. Şeytan yaklaşamaz.
Ya Ali; yemege baslarken tuzla başla. Sonunda da tuzla bitir. Birçok dertlere devadır.
Ya Ali; yemeğin basında Besmele çek, sonunda da Hamd et. Sonuna kadar melekler sevap yazarlar.
Ya Ali; Evinden çıkarken Ayet-ül Kürsü’yi oku, işlerin kolaylaşır.
Ya Ali; yalnız sefere çıkma. Seytan seninle beraber çıkar.
Ya Ali; çocuğun olursa, sağ kulağına ezan oku, sol kulağına kâmet getir. O çocuga şeytan zarar yapamaz. Gök aylarının basında ve ortasında şeytanlar çok faal olurlar. Kendinizi koruyun, serlerinden Allah’a sığının.
Ya Ali; Sail’i reddetme. İsterse at üzerinde gelsin, bir sey ver. Verilen sadaka sail’den evvel Allah’a gider. Sabah erken sadaka vermeli. Çünkü, belâ ve musibetler sadakanın önüne geçemezler.
Ya Ali; fakirleri miskinleri sev. Allah da seni sever. Ya Ali;evine girince evdekilere selâm ver. Evinin bereketi artar.
Ya Ali güzel huylu ol. Böyle olursan, oruç tutanların, namaz kılanların derecesine ulaşırsın.
Ya Ali; öfkelenme. Öfkeli insana şeytan istediği şeyi yaptırır.
Ya Ali; Allah’ın affedici olduğunu unutma. Daima Allah’tan magfiret iste. Allah, meleklerine buyurur ki: “Kulum benden baska kimsenin günahları magfiret edemez olduğunu bildi. Şahid olun. Ben kulumu affettim.”
Ya Ali; yeni bir elbise giyersen, eskisini bir fakire giydir. O elbise fakirin üzerinde bulundukça Allah’ın hıfzındasın.
Ya Ali; Camiye girerken: “Allah’ım bana rahmet kapılarını aç” de. Çıkarken de, “Allah’ım, bana rızık kapılarını aç” de.
Ya Ali’; doğru, yalan ne olursa olsun, Allah’a yemin etme. Ağzını yemine alıştırma.
(Yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın.) Allah, yalan yere yemin edenleri temizlemez. Ve onlara merhamet etmez.
Ya Ali; dört sey var ki şeytandandır: Ağlamayan göz, katı kalb, uzun emel, dünya sevgisi...
Ya Ali; dişlerini temizle. Aralarında yemek parçaları kalmasın. Melekler sevmezler.
Hazreti Ali der ki: Resulullah’a, Bakara suresinin otuz yedinci âyetindeki (Adem, Rab’binden kelimeler belleyip onlarla yalvardı. Allah da tövbesini kabul buyurdu.) “Bu kelimeler ne idi?” diye sordum. Resulullah buyurdular ki: Allah, Adem’i Hindistan’a, Havva’yı Cidde’ye, yılanı Isfahan’a, seytan’ı Bisan’a indirdi. Cennet’te en güzel mahluk, yılan ile tavus idi. Adem’i iğfalde şeytana yardım ettikleri için onlar da gazaba ugradılar, Hazreti Adem Hindistan’da basını semaya kaldıramadı, agladı ve müteessir olarak oturdu.
Bir gün Cebrail geldi, selâm verdi. Allah’ın selâmını da teblig etti. Ve dedi ki; Rab’bin soruyor ben onu kudretimle yarattım, Ruhumdan Ruh nefhettim. Meleklere secde ettirdim, Havva’yı ona es ettim. Bu hüzün ne?
- Ya Cebrail, civar-ı Rab’bı Âlâdan buraya indirildim.
- Ya Adem, söyle dua et: (Allah’ım Muhammed hürmetine sana iltica ediyorum. Ben günah isledim, nefsime zulmettim. Beni affeyle.)
Sonra Havva ile birleşince dediler ki: (- Ey Rab’bimiz, kendimize yazık ettik. Eğer bizi esirgemezsen zarara ugrayanlardan olacagız) dualarını yaptılar. (A’râf suresi 23).
İnsan, dünyada babasının yolunda gitmeli. Babamız kusurunu itiraf etti. Allah’dan magfiret istedi. Allah da hem affetti. Hem de en büyük saltanatı ve elçiligi ihsan etti.
Şeytan, Allah’a kafa tuttu, “beni azdırdın” dedi, ebediyyen mel’un oldu. Allah’a boyun eğmeli, kusurlarını itiraf etmeli, Allah’dan daima af ve magfiret istemeli. Adem’in oglu oldugunu böylece isbat etmeli. Şeytan suyu içip de Allah’a kafa tutanlar, nisbeti Âdem’e değil, şeytana baglamış olurlar. Yılanı öldür.
Ya Ali; inad olma. Sonra pişman olursun. Dilini daima hayıra alıştır. Ahiretin en şiddetli azabı dildendir.
İnsanların en büyük dertleri, haset, hırs, gazap, kizb’dir. insanların şerlisi yalnız geçen, kimseye menfaati dokunmayan, hizmetçilerini dövenlerdir. Daha serlisi, hayrı umulmayan, şerrinden korkulan kimselerdir.
91) Eba Hüreyre’ye hitaben varid olan vasiyetler: Ya Eba Hüreyre; Bir âyeti ezberledikten sonra unutmak, büyük kabahattir. Allah’a böyle gelme...
Ya Eba Hüreyre: Ululemr olanlara lanet etme. Allah bir kavmi ululemrlerine lanetlerinden dolayı Cehenneme attı. Ya Eba Hüreyre; Seytandan baskasına sövme. Temiz lisan ile ölürsen, bütün Peygamberler ve mü’minler Cennet’e girinceye kadar seninle müsafaha ederler.
Ya Eba Hüreyre; Gece yansından sonra kılınan namazlar efdâldir. Bunu ihmâl etme.
Ya Eba Hüreyre; İyi seyleri emret. Kötü seyleri nehyet. Herkese iyilik ögret. Bir kimseyi fenalık yaparken görürsen, şahsına bir zarar gelmeyecegini bilirsen, ona “Allah’tan kork” de.
Ya Eba Hüreyre; Müslümanlara güler yüz göster. Selâm ver, müsafaha et. Melekler senin için dua ve istigfar ederler. Allah, meleklerin dua ve istiğfarlarını kabul eder.
Ya Eba Hüreyre; İyiligi küçük görme, iyilik deyince hepsini yap. Hatta acize bir testi su getirmek suretiyle olsun, iyi huyların, küçük olsun, büyük olsun karşılığı Cennet’tir.
Ya Eba Hüreyre; Evinde ehli ve iyâline namaz kılmayı emret. Allah evinize bol rızık verir. Sizin eve seytan sokulamaz.
Ya Eba Hüreyre; Her Müslüman için Allah’dan magfiret iste. Hepsi sana sefaatçi olurlar. Ya Eba Hüreyre; Ssekerâtta olan bir kimsenin yanına girersen, ona Kelime-i Sehadet’i telkin et. Onun sevabları kadar sana da sevab verilir. Hatta o hastaya tevbe ettir. Tevbe telkini sıhhatte olanlara daha faydalıdır. Ya Eba Hüreyre; Ümmetime sünnetimi öğret. Ahirette nurlara gark olursun da herkes sana gıbta eder.
Ya Eba Hüreyre; Misaferlere, yolculara ikram et. Hatta onları ehline tercih et. Melekler seni sıratta tesyi ederler.
Ya Eba Hüreyre; Müslümanların yollarına eza atma. Elinden geldigi kadar yollardan ezaları kaldırmaya çalış. Bir insan, yol üzerinde gördügü ezayı kaldırır veya onu, üzerine toprak dökmek suretiyle örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıplarını örter.
Ya Eba Hüreyre; Âmâların sol elinden tut, onları gidecekleri yere kadar götür. Bu da bir sadakadır. Sağırlara hayrı duyurmak, saşırmışlara yol göstermek hep sadakadır.
Ya Eba Hüreyre; Borcunu elinle götür ver. Melekler seni tesyi ederler. Borcunu ödeyenlere melekler dua ederler ve Allah-ü Zül Celâl onlara ummadıkları yerlerden rızıklar gönderir.
Ya Eba Hüreyre; Bir insan helâlinden mal kazanır, zekâtını verir, sonra mirasçılarına bırakırsa, o maldan yapılan bütün hayırlı seylerde onun hissesi vardır.
Ya Eba Hüreyre; Şehiden ölenlerin bütün günahları af olunur. Yalnız kul haklan, bir de namuslu kimselerin namusuna dokunacak kötü sözler af olunmaz.
Ya Eba Hüreyre; Her günah, Ahirette tasadır. Bâzı günahların tasası çok büyüktür. En büyüğü baskasının malına, namusuna, canına karsı yapılan günahlardır.
Ya Eba Hüreyre; Kimseyi korkutma, seni de ahirette korkuturlar. Baskalarının sana karsı yaptıgı kabahatleri affet. Büyük mükâfat görürsün. Ya Eba Hüreyre; Evinin her tarafında namaz kıl. Evinin nuru gözlerde görünür.
Ya Eba Hüreyre; Aksam ve sabah yemeklerinde, muhtaç akrabalarını gözet. Allah, dünya ve ahirette dostlarına ayırdıgı hayırlardan sana da büyük hisseler ayırır. Ya Eba Hüreyre; Allah’ın bütün mahlukatına merhamet et. Allah da yarın sana merhamet eder.
Ebu Hüreyre der ki: Resul-ü Ekrem efendimize; “Ya Resulullah ben bir sinek suya düsmüş çırpınıyor, onu o halde görünce içimden bir merhamet hissederim” dedim de, Resulullah üç defa “Allah sana merhamet etsin” buyurdular.
Ya Eba Hüreyre; Musibetleri sabır ile karsıla. Allah’ın Rahmetine, Mağfiretine ve hidayetine erersin.
Ya Eba Hüreyre; Felâketzedeleri taziye et. Köle azad etmis gibi sevap kazanırsın. Ya Eba Hüreyre; Sabah ve aksam dilin zikrullah ile olsun. Günahın kalmaz.
Ya Eba Hüreyre; Kardesinin ayıbını gizle. Allah yardımcın olur. Kardeşine yardım et.
Akraba ve komsularına iyilik et. Müslüman olursun. Dostlarına iyilik et mü’min olursun.
Allah’ın farz kıldıgı ibadetleri yap, Abid olursun. Allah’ın taksimine razı ol. Zahid olursun.
Resul-ü Ekrem salla’llahü aleyhi vesellem Ebû Hüreyre’ye vasiyetlerinde buyurdular ki: Ey Ebü Hüreyre, herkes korkudan tir tir titrerken korku hissetmeyenlerin, herkes Cehennem ateşinden feryat ederken rahat ve huzur içinde bulunanların yollarını tut.
Onlar kim Ya Resulullah, bana onların ahvalini bildir ki, onları tanıyayım.
“Onlar, ahir zamanda gelecek ümmetlerimdendirler. Onlar, Mahsere gelirken Peygamberler gibi gelirler. Karşıdan onları görenler, Peygamber zannederler. Ben onları görünce, ah ümmetlerim ah ümmetlerim, derim. Mahser halkı, o zaman onların Peygamber deşil, benim ümmetim olduğunu ögrenirler. Onlar mahşer yerinden şimşek gibi geçerler. Onların nuru, bütün mahser halkının gözlerini kamastırır”
Ya Resulullah, onların amellerini bana da öğret de belki ben de onlar gibi olurum, dedim.
Buyurdular ki:
Ey Ebû Hüreyre, onların yolu zorca. Evlerinde de her türlü yemekleri varken açlığı tercih ederler. Her çesit elbise giymek kudreti varken elbiseye ehemmiyet vermezler. Her türlü şerbetleri içmek mümkün iken, susuzluğa tahammül ederler. Hep bunları Allah’ın rızasını kazanmak, başkalarını nefislerine tercih ettikleri için yaparlar. Hesap korkusundan dolayı Helâl olan birçok zevklerini terk ederler. Dünyada yalnız bedenleri vardır. Dünyanın süsüne kendilerini kaptırmazlar. Melekler, Peygamberler onların ibadetlerine hayran olurlar. Onlara müjdeler olsun müjdeler, dedikten sonra; Allah’ını benimle onları birarada cem eyle, benim onlara istiyakım var dedi ve ağladı. Ve yine buyurdular ki: Allah, arzdakilere âzab etmek murat ederse, onların yüzü suyu hürmetine azabı kaldırır. Ey Ebû Hüreyre; İste, sen de onların yoluna git. Onlara muhalefet eden şiddetli hesaba çarpılır.
92) Ashabdan Ebu el Derda söyle rivayet etti:
Resul-ü Ekrem Sallâ’llah-u aleyhi vesellem buyurdular ki:
Ey Nas, ölüm gelmezden evvel Allah’a dönün, mesguliyet gelmezden evvel iyi ameller isleyin Allah’ınızı çok zikretmek suretiyle aranızdaki ahdi muhafaza edin ki, saadete eresiniz. Gizli ve aşikâr çok sadaka verin, rızıklar genislesin. Daima iyiliği emredin ki, birçok nimetlere eresiniz. Çirkin seylerden nehyediniz ki, yardımlar göresiniz. Ey Nas: Sizin en akıllınız, ölümü çok anandır. En zekiniz ve en iyi düşüneniniz de ölüme güzel ameller hazırlayanınızdır.
Gözlerinizi açın, akıllılığın alâmeti, dünyaya aldanmamaktır. Ebediyet âlemine doğru ihlâs ile yönelmektir. Kabir için azık hazırlamak, Mahser yerine temiz olarak çıkmaya müstaid bir hale gelmektir.
Nasihat; Peygamber nasihati: Müjdeler olsun o kimseye ki, şerefine halel getirmeden tevazu eder. Nefsini, tahkir ettirmeden küçük gösterir. Kazandıgı helâl maldan hayırlı yerlere sarf eder. Bilgin ve faziletli kimselerle düser kalkar. Fakir ve düskünlere merhamet eder.
İşte onlara müjdeler olsun. Yine müjdeler olsun o kimseye ki, kazancı temiz, içi temiz, dısı temiz, kimseye zararı yok. Müjdeler olsun o kimseye ki, bildigi ile amel ediyor. Malının fazlasını muhtaciyne veriyor. Sözlerinin fazlasını imsak ediyor da söylemiyor. Iki kisinin arasını düzeltmek için Peygamberimizin vasiyeti:
Ashabdan Malik’in oğlu Enes der ki: Bir gün Resul-ü Ekrem de içimizde oldugu halde oturuyorduk. Baktık ki, Resul-ü Ekrem gülüyor. Ve ön disleri görülüyordu, Hazreti Ömer; Anam, babam sana feda olsun niye güldünüz Ya Resulu’llah, dedi.
Duyurdular ki, ümmetimden iki kisi, huzuru İlahi’de diz üstü geldiler de birisi, Allahım su kardesimden hakkımı alıver dedi. Rab’bül Izze de kardeşine hakkını versene deyince, Allah’ım verecek hiçbir şeyim kalmadı, ne veriyim, dedi. O vakit alacaklı: Ya Rab, günahlarımı yüklensin, dedi. Resulullah’ın gözlerinden yaslar bosandı. Ağladı. Sonra buyurdular ki, o ne müthis bir gün ki, insan günahlarını baskasına yükletmeni ister. Ve Resul-ü Ekrem buyurdular ki, Allah Azze ve Celle alacaklıya; hele basını kaldır da cennetlere bir bak dedi. O adam basını kaldırırıp bakınca dedi ki, Ya Rab, gümüşten sehirler içinde altından köskler görüyorum, onlar da incilerle süslenmis. Bunlar hangi Peygamberin, hangi Şehid’in? Allah-ü Tealâ, bunlar satılık. Bedelini kim öderse ona verecegim.
O adam dedi ki, Ya Rab, buna kimin gücü yeter, kimde var bu kadar servet? Allah-ü Tealâ buyurdu ki; sende var, sen alabilirsin. Ya Rab, neyimle alırım. Alacaklısı bulunduğun kardesini affetmekle bunları aldın deyince; Affettim Allah’ım dedi.
Allah-u Tealâ, Haydi kardeşinin elinden tut, beraberce o Cennetlere girin buyurdu.
Bunu Resul-ü Ekrem anlattıktan sonra buyurdular ki; Allah’dan korkun. Aranızdaki gerginlikleri ıslah edin (düzeltin). Allah da kıyamette Mü’minlerin arasını ıslah eder.
Kıyamet alâmetlerini bildiren vasiyetler:
Hazreti Ali Keremullah’ı veçhe der ki; Resulullah Sallâllah-ü Aleyh’i Vesellem’e kıyamet alâmetlerinden soruldu da buyurdular ki; insanlar hakkı zayi ettiklerini, namazı öldürdüklerini gördügün zaman, birbiri aleyhine iftiralar çoğalıp yalan mubah gibi olup, rüsvet almak ve vermek âdet hükmüne girdigi zaman, binalar yüksek yapılıp, zenginlere hürmet çogalınca, akılsızlar is basına geçip kan dökmek hiçe sayılınca, cahil zarif, zeki; âlim, zayıf, zalim medar-ı iftihar addedilince, camilere rasgele girip çıkanlar görülünce, sartlar çogalıp mushaflar süslenip minareler yükselince, kalbler dinden harap bir hale gelince, müskirat içilip, boşanmalar, ansızın ölümler çogalınca, fenalıklar, iftiralar, alenen yapılırsa, Allah’dan baskası adına yeminler yapılıp hainler emin, eminler hain tanınınca, içi canavar gibi olduğu halde, dışına koyun postu giyenleri gördügünde kıyameti bekle, artık yaklaşmıştır.
Sadakaya dair vasiyet: Peygamberimiz buyurdular ki; bir dilenci bir kadına geldi. O kadının elinde bir lokma vardı.
Ağzına koymak üzere iken fakir elini uzattı. O, lokmayı fakire verdi. Bir müddet sonra o kadın bir oğlan dogurdu. Çocuk kundakta iken ansızın bir kurt gelip çocuğu kapıp kaçtı.
Kadın, arkasından “oglum, oglum!” diye bağırıyordu.
Allah, bir meleğe: “yetis, çocuğu kurdun agzından al, annesine teslim et ve benden selâm söyle. “Bir lokma sadakana bir lokma ile mükâfat de” buyurdu.
Peygamberimiz bir adama söyle vasiyet etti: Şehvetlerini kıs, fakirlik kolaylasır. Günahı azalt, ölüm kolay getir, malını önceden gönder, ona bir an evvel kavuşmak istersin de ölümden korkmazsın. Verilene kanaat et. Hesabın hafif olur. Senin için deruhte edilmiş rızıkları toplarken, farz ibaretlerinden uzak olma. Sana ayrılan gelir, ayrılmayanı da elde edemezsin. Elinden çıkmıs, fırsatı kaçmıs seyler hakkında müteessir olma. Faydasızdır.
Öyle bir seye emek ver ki, elinden çıkmasın. Sen de orada ebedi olasın.
Peygamberimiz, Asım oğlu Kays’a söyle vasiyet etti: Ya Kays; muhakkak izzetle beraber zillet var. Hayat ile beraber ölüm de var. Dünya ile beraber Ahiret var. Her seyin hesabı sorulacak. Her seyin gözcüleri var. Her iyiliğin sevabı, her kötülügün cezası var. Her gelecegin mutlaka bir muayyen zamanı var.
Ya Kays; seninle beraber mezara girecek bir arkadasın var ki, o diridir. Eğer o arkadasın iyi ise, sana ikram edecek, kötü ise, seni rezil edecektir. Sonra o seninle beraber Haşre çıkacak, seninle bile baas olunacak. Sen yalnız ondan dolayı hesaba çekilirsin. Onun iyi olmasına çalıs. Eger o, iyi olursa onunla rahat yasarsın. Eger o, kötü olursa seni ancak o korkutur. O da senin amelin, işindir.
Vasiyet: Peygamberimiz buyurdular ki; Beş haslet bulunmayınca kisinin imanı kâmil olmaz. Allah’a tevekkül, Allah’a tefviz, Allah’ın emirlerine teslim, Allah’ın kazalarına rıza, Allah’dan gelen felâketlere sabır. Allah için seven, Allah için buğz eden, Allah için veren, Allah için men eden imanını kemale erdirmiştir.
Vasiyet: Peygamberimiz buyurdular ki; kişi, insanlar elinden, dilinden salim olmadıkça Müslümanların sırasına, komşuların şerrinden emin olmadıkça mü’minler sırasına geçemez. Belki hata ederim diye tamamen fenalıklardan çekkin bulunmadıkça müttakıylerden sayılmaz. Ey Nas; gece karanlığından korkan, yoluna erken çıkar. Erken çıkan menzili maksuda varır. Ömürler sona erip de dünyaya gözünü kapayınca netice belli olur.
Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır. Münafığın niyeti amelinden şerlidir.
Rızıklar artmaz, eksilmez, iyi ve meşru yollardan arayınız. Ömürler mahdut, uzamaz kısalmaz. Ömür bitmeden gözlerinizi açın. Ameller sayılıyor. Küçüğü, büyügü hep karsına çıkacak. İyi amelleri çok işleyin.
Ey Nas: Kanaatte genişlik var. İktisatta maksada ulasmak var. Çekingen davranmakta rahatlık var. Her amelin cezası vardır. Her gelecek yakındır.
HadIs-i serif meali : [Hikmeti, ehlinden gayriye ögretmeyin. Hikmete zulmetmiş olursunuz. Hikmeti ehlinden saklamayın. Ehline zulmetmis olursunuz. Zalimle ugrasmayın, faziletiniz batıl olur. Mürailik etmeyin amelleriniz bosa gider. Mevcudu men etmeyin hayrınız azalır.]
Ey Nas: Eşya üçtür. Birisinin iyiliği aşikârdır. Ona uyun. Birinin kötülüğü asikârdır, ondan kaçının. Birisi de, ne oldugu sizce belli degildir. Onu Allah’a havale edin.
Ey Nas: Size yükte leyni, pahada agır iki şey söyleyeyim. Dikkât edin: Sükût, güzel huy.
Peygamber vasiyeti: Haddinden fazla yemeyin. Çünkü, aşırı yemek, kalbe kasvet verir de kalbi kapatır. Azaları vazifelerinden alıkor. Kulakları sağır eder de vaaz tesir etmez olur. Haddinden fazla oraya, buraya bakmayın, Fuzuli nazarlar kalbe neva tohumu eker de gaflet getirir. Tamahı bırak, tamahtan kalbe siddetli hırs gelir, kalb dünya muhabbetine dalar ve kapanır. Bu hal, her fenalığın anahtarıdır ve iyiliklerin batıl olmasına sebebtir.
Peygamberimizin vasiyeti: Ümmetim, Dünyada üç tabaka üzerine olurlar:
l- Mal toplamaya, yıgmaya, ihtikâra rağbet etmeyenler. Onlar dünyayı söyle anarlar:
Kimseye muhtaç olmasınlar, yiyecek ve giyeceklerini helâlinden kazanıp kimseye yüz suyu dökmeden dünyayı geçirsinler. Onlar için korku ve tasa yoktur. Ahirette ferahdırlar.
2. Helâlından temiz mal kazanıp hayırlı yerlere sarf etmek, akraba ve muhtaçlara yardım etmek, onların emelidir. Helâl olmayan bir dirhemi almak, onlar için en korkunç şey, bir dirhemi mesru olmayan yere sarfetmek onlar için en kötü istir. Bunlar Ahrette hesaba çekilirlerse, kolay kolay azabdan kurtulamazlar. Allah’ın affı ve rahmetine mazhar olanlar kurtulurlar.
3- Helâl, haram düsünmeden mal toplamak, para kazanmak, Allah haklarını vermemek, harcadıkları yerlere israfına harcamak, hayra gelince, cimrilik edip vermemek, ihtikârdan korkmamak, bütün mevcud putları ile dünyaya dalıp gaflette puyan olanlardır. Bunların neticesi Cehennemdir.
Peygamberimiz buyurdular ki: Sizi Cehennemden uzaklastıran ne varsa hepsini size anlattım. Sizi Cennete yaklaştıran ne varsa, onlara da sizi delâlet ettim. Ruhul Kudüs kalbime söyle üfledi: Rızkını bitirmeden kimse ölmez. Binaenaleyh, rızkınızı kazanırken iyi, mesru yollardan kazanın. Rızkınızın biraz agır gelmesi, sizi kötü yollara sevketmesin. Allah’ın fazlı olan rızkınızı, Allah’a isyan olan sekillerden aramayın. Allah’ın nzık hazinesine ancak, Allah’a itaat yollarından erilir. Oralardan arayın.
Herkesin rızkı var. Onu bulacak. Ona razı olana mübarek olur ve rahatlık verir. Razı olmayana rahat ve huzur vermez.
Allah’ın hazinesinde olana talip ol ki, Allah seni seve; insanların elindekine göz dikme ki, insanlar da seni seve. Yarın Mahşerde, dağlar gibi sevapları olan insanlar gelecekler, onları Cehenneme atın denecek. Resulullah’a sordular; bunlar namaz kılmaz mı idi?
- Namaz kılarlar, oruç tutarlar hatta gece namazı bile kılarlardı. Lâkin, karşılarına dünya menfaati çıktı mı hemen ona çullanırlardı, buyurdular.
Peygamber vasiyeti: Dünyaya sövmeyin. Mü’minleri hayırlara ulastırmak için en güzel vasıta, dünya hayatı ile Ahiret saadetleri kazanılır. Ve Ahiretin azabından yine dünya hayatıyla kurtulunur.
Hayat, en kıymetli sermayedir. Bunun bir nefesi bütün varlıklardan daha azizdir.
Binaenaleyh, bir kimse dünyaya lanet okursa, dünya da ona, benim üzerimde Allah’a isyan edeni Allah kahretsin, der. Resulullah söyle nasihat buyurdular: Paçaları çemreyin.
Is ciddidir hazırlanın, göçme zamanı yaklasmıstır.
Azıklar hazırlayın. Yolculuk uzundur. Yükler hafif olsun, yollar sapadır. Yükü agır olan geçemez. Ey Nas: Dünyanın birçok güçlükleri vardır, imanınızı iyi muhafaza edin. İmanınızı salih amellerle kuvvetlendirin. Sabırlı ve metanetli olun ki nimetlere kavusasınız.
93) Allah’ın kudsi hadislerindeki vasiyetler: Allah’ın dostlarına tazim lâzım. Cenab-ı Hak, “dostuma hakaret eden bana ilânı harp etmistir. Veya ben ona ilânı harp etmisimdir.” buyurur. Allah’ın gazabı karşısında kim durabilir?
Yanımda en sevgili ibadet nasihattir. Ey adem oğlu, hayırlın sana geliyor, senin de serlerin göklere çıkıyor. Ben sana nimetler veriyorum sen ise karsılığında günahlar isliyorsun. Her gün melekler kötü amellerini getiriyorlar. Beni düsün, ben seni her yerde görüyorum. Benden utan da hayırlı işlere tesebbüs et. Ben de muvaffakiyetler vereyim. Emirlerimi, nehiylerimi hep bana iltica edesin diye verdim. Benden kaçasın, isyan isleyesin diye değil.
Ben Gani’yim, sen fakirsin. Dünyayı yarattım, sana musahhar kıldım. Rızamı kazanasın diye. Benden ürkme. Benden kaçanı huzuruma kabul etmem. Rahmetime koymam.
Ey Adem oğlu, her gün rızkın gelir sen mahzun olursun. Her gün ömrün eksilir de haberin yok. Hâlâ gülersin. Yeteri elinde varken, azdıracak şeyler pesindesin. Aza kanaatin yok, çokla doymuyorsun. Halin ne olacak!
Benim sevgili dostum kimdir bilir misin? Cismi hafif, zevkle namazını kılar, ibadetlerini güzelce yapar. Gizli ve asikâr her yerde kullugunu isler, insanlar içinde söhreti yok, parmakla gösterilmez. Kendi halinde, kazancı ile meşgul, kanaatli, ölünce arkasından ağlayanlar az, dünyada bıraktığı servet de az.
Kulum, sakın ibadetlerine benden başka bir garaz karıstırma. Eger bir sey karıstırırsan ben orada yokum. Müsterek ameli, karısık kalbi sevmem.
Ey Peygamberlerin kardesi; ey mürşitlerin yoldası Habibim. Kullarıma söyle, evime salim bir kalble, dogru bir dil ile, temiz bir el ile, tahir bir avretle girsinler. Bir kimsenin hakkı özlerinde iken sakın evime girmesinler.
Hangi bir kulum borçlu olarak namaza durursa, o hakkı ödemedikçe namazını kabul etmem. Amma, sahibine hakkı ödenince, onun işitir kulagı, gören gözü olurum. O benim sevgili bir dostumdur. Peygamberler, Şehidler, Sıddıyklar, Salihlere onu komşu yaparım.
Allah’ın vasiyeti: Kulum, abdestini bozar da abdest almazsa, bana cefa etmistir.
Abdest alır da namaz kılmazsa, yine bana cefa etmistir. Namazlarda dua etmezse, yine bana cefa edilmistir. Eğer dua eder de ben de onun duasını kabul etmezsem, muhakkak ben de ona cefa etmisimdir. Halbuki, ben cefa eden Rab degilim. Ben cefa eden Rab degilim. Ben cefa eden Rab degilim.
Gecenin üçte ikisi gidip de biri kalınca. Dünya göğünden Allah söyle hitab eder:
Beni sevdiklerini iddia edip de simdi uyuyanlar yalancıdır. Herkes sevgilisiyle tenha kalmak istemez mi? Iste ben ahbablarıma nazırım. Onlar beni murakabeye aldılar, benimle konuşuyorlar. Yarın Cennette onların gözlerini güldürecegim.
Benden baskasından uman, beni bilmiyor, beni bilmeyen bana kulluk edemez.
Bana kulluk etmeyen gazabıma ugrar, benden gayrisinden korkana gazabını hak olur.
Kıyamete bir insanı getirirler, kurbanlık koyun gibi Allah’ın divanına dikerler. Cenab-ı Hak sorar: - Kulum, sana nimetler, servetler ve saman ve rütbeler verdim ne yaptın?
- Ya Rab, topladım, çoğalttım, verdiğinden daha fazlasını bıraktım, müsaade buyur da getireyim, der. Cenab-ı Hak: Getirdiğini göster. Yine o adam, topladım, çogalttım, daha fazla yaptım diye mırıldanır. Hiçbir sey getirmedigi görülünce, Cehenneme sürüklenir...
Cenab-ı Hak, Hazreti Musa’ya söyle hitap etti: Biliyorsun ki mülküm zail olmaz. Bana taatı terketme. Yine biliyorsun ki hazinem bitmez, tükenmez. Rızık için gam yeme, ne biliyorsun ki, düsmanın ölmez. Emin olma. Ansızın bastırır. Benim seni affettigimi madem ki kat’i olarak bilmiyorsun, baskasının günahlarını ayıplama. Madem ki Cennetime daha girmedin, fikrimden emin olma.
Cenab-ı Hak, Dünyaya söyle hitap etti: Ey Dünya, bana çalısan ve rızamı arayana benim için sen hizmet et. Sana çalısana, sen sıkıntı ver. Cenab-ı Hak buyurdu ki; Bir kimsenin vücuduna sıhhat, maisetine genişlik verdigim halde, aradan bes, on gün geçer de bana dönüp kulluk vazifesini yapmazsa, o adam mahrumdur.
Daima Allah’dan korkmalı. Cenab-ı Hak, ibrahim aleyhisselâm’a, çok korkuyorsun neden bu korku? diye sordu. İbrahim, Ya Rab nasıl korkmayayım. Adem babam sana en yakın idi. Kudretinle yarattın. Ruhundan nefhettin. Meleklere secde ettirdin. Bir isyanla da civarından çıkardın, deyince; Cenab-ı Hak, İbrahim’e söyle vahyetti:
Bilmez misin Ya Ibrahim. Dostun dostuna karsı isyanı çok siddetlidir.
Cenab-ı Hak, Davud aleyhisselâm’a da söyle vahyetti:
İsrail ogullarını sehvetlerine düsüp her arzu ettiklerini yemekten korkut, yemesinler. Şehvetlerine bağlı bulunan kalbler. benden mahcuptur.
Cenabı Hak, Hazreti Musa’ya söyle nida etti: Ey İmran oğlu, sana sığınanı me’yus etme. Senden isteyeni de mahrum etme.
Bir gün Musa, kırda seyahat ederken, bir dogan, güvercini, kovalıyordu. Güvercin Musa’nın omzuna indi. Doğan güvercine hücum etmek istedi. Güvercin yeleğine girdi.
Dogan, Ya Imran oglu beni mahrum etme, rızkıma mani olma. Güvercin feryad etti: Ya İmran oglu ben sana sığındım beni koru. Hazreti Musa, pek çabuk müptelâ oldum, dedi ve bıçağını aldı, baldırından kesip doğan’a vermeye kasdetti. O zaman dediler ki: Acele etme biz, Rabbinin elçileriyiz. Ahdini, Sadakatini, Bağlılığını görmeğe geldik...
94) Hayır ile mevsuf ol. Başkalarına hayrı tavsiye edip kendini unutanlardan olma.
Arif ol. Allah’ından kork. İrfanı anlatanlardan olma. Salihlerden birisinin kardesi öldü. Rüyasında gördü. Ne oldu, diye sordu. Cennete girdim. Yiyip içip geziyorum, diye cevap verdi. Canım ben sana onları sormuyorum. Rabbini gördün mü? dedi. Hayır dedi. Onu ancak bilenler görüyor. Müellif Muhiddin’i Arabî der ki: O zat hemen bize geldi, anlattı. Ve bize bu hususta bana mürsit ol diye rica etti. Bir müddet bizimle kaldı. Kesif ve şuhud yoluyla irfan tahsil etti.
Kelâm ulemasının delilleri gibi degil... Kardesim: Söz ebesi, baskasını avlamak için konusan, kalbi karısık, fesat, hile, kibir, hırs, tamah, buğuz ve adavetle dolu, ameli nifak ve riya, arzusu dünyada zevk ve sefa ile yaşamak olanlarla arkadaş olma. Sana Allah’ı anlatan içine Allah sevgisi asılayan, haliyle sana vâaz eden kimselerle arkadas ol.
Sakın, sana lisanı ile iyi seyleri tavsiye edip kendi nefsinde tatbik etmeyenlerle düsüp kalkma.
Kalbi kararmış, tas gibi olmus, merhametten eser kalmamıs, gafil kimselerle olma. Cisimleri dünyada, ruhları Muhalli Alâ’ya bağlı kimselerle ol.
Sakın, baskalarının ayıpları ile meşgul olup da kendini unutma. Bu hal, kalp körlüğü getirir. Kalbi Mahalli Alâ’ya bağlı bulunan, dedikodu bilmez olur. Başkalarını tedavi edip de, kendi hastalığına bakmayan doktor gibi olma.
Allah’ı her seye tercih edin. Daima doğruluğu iltizam edin. Allah’ı bütün kalbinizle sevin. Onun kapısına devam edin. Ölümü hiç unutmayın. Hesaplı hareket eden kârlı olur.
Hesapsız olanlar delalette kalır. Sonunu düşünen kendini korur, iyilik eken sevinç kaldırır.
Kanaat edip şükredenin azı, israf edenin çoğundan çok hayırlıdır. Dışını insanlara, içini Allah’a bağla. Herkesle hos geçin.
Ulemanın huzuruna varırken cahil olarak var. Yâni ilmini unut. Zahitlerin huzuruna varırken dünyayı bırak da var.
İrfan ehlinin huzuruna varınca sükût et. Böyle yaparsan, bunların sohbetlerinden istifade edersin.
Bir Ehlidil’e musabip olursan, ilme dair notların falan varsa, onları imha et. Bildiklerini unut, bildigin yerde inat edip durma, kendinden geç.
Eğer, kalb âleminde seyre baslamışsan, sakın hiçbirinde eğlenme. Gördüklerini hep unut. Efendinin sırrını da ifşa etme ve daima; Ya Rab, ilmimi artır, diye dua et.
İhtiyaçlarını daima fakirim diye iste. Sakın, kendinde varlık görme. Allah’a fakr ile, zillet ile gidilir. Allah, kullarına söyle hitap eder:
[VARLIĞINI BIRAK DA BANA ÖYLE GEL]
Ey Allah dostluğu isteyen, îmânını daima murakabe et ve güzel amellerle onu tezyin et.
Bir insan sana söverse düsün. Sövdüğü şey sende varsa ona kızma. O kötü sıfatından vazgeç. Söylediği kötü şey sende yoksa, bu bana bir ihtardır ki, muhabbetten fazla sevgi göstermek, nifak alâmetidir.
95) insan adaleti evvelâ kendi nefsinde tatbik etmeli. İnsana yakısan ne kadar güzel şeyler varsa, onları doğru bir sekilde kendine mal etmeli.
Zulüm: insana yakışmayan seyler yapmağa denir. Adalet Hakkın terazisidir.
Hakkın razı olmayacagı tarafa meyil caiz olmaz. Izzeti, serefi Allah’dan bekleyeni hiç bir kuvvet zelil edemez. Allah’a iyice bağlanmıs olana seytan zarar yapamaz. Azla iktifa eden çoktan müstağni olur.
İnsanlardan istifna eden, iflastan emin olur. Musibet anında sabır en büyük nimettir.
Baniyi, bekçidir. Oluruna razı olmak, baskasına yüz suyu döktürmez. Amellerin efdalî, sevap temin eden, balların en faydalısı, sükürle karsılanandır.
Gelen devlete itibar etme o, bir gölgedir. Çeker gider. Servete itimat etme o, bir misafirdir yarın göçer. İyi insan, kimseye eza etmeyen, kavi insan nefsine hakim olandır.
Mü’min hile bilmez; münafık, fesad saçar. Haya kalktı mı belâ gelir. Herkes arzusu peşinde gezer, amma ölüm de onun pesini bırakmaz. Faydasız ilim, sifasız ilâca benzer. Güzel ilim, amel ile beraber olandır. Sükutun güzeli, yaramaz sözlerden sükuttadır.
Cahile isyan et kurtulursun. Akile itaat et kazanırsın. Vasiyetsiz yatma, isterse vücudun sıhhatte olsun. Ve genç ol. Olacak olur. Ölüm ansızın gelir. Bir insan içini güzel yaparsa, Allah onun dışını güzel kılar. Bir insan ahiretini güzel yaparsa, Allah, onun dünya işlerini güzel yapar.
Bir insan, Allah ile arasını düzeltirse, Allah onun insanlarla arasını düzeltir.
96) Geçmis Peygamberlerden birinin hikâyesi; O Peygamber, Allah’ın tekliflerini ve onlarla imtihanın hikmetlerini çözemedi. Halbuki, Cenab-ı Hak o Peygambere ve bütün kullarına bu tekliflerdeki esrarı tefekkür etmeyi emretmisti.
Halvethanesine çekildi, tefekküre daldı ve Rabbi Alâ’ya sırr ile, lisanıyla, bütün varlığı ile su derdi döktü.
Ya Rab: Beni sormadan yarattın. Biliyorum ki, benimle istisare etmeden de öldüreceksin. Ya Rab: Beni muhayyer bırakmadan emirler verdin, nehiyler ettin. Aynı zamanda beni hayırlı seylerden alakoyan hevayı hevesi (nefsani arzuları) bende yarattın. Saptırıcı seytanı bana musallat ettin ve benliğime şehvetler diktin. Gözlerimin önüne süslü bir dünya koydun. Sonra da beni korkutuyorsun, men ediyorsun, siddetli azablarla beni tehdid ediyorsun. Buyuruyorsun ki. Emrolundugun gibi dosdoğru ol. Sakın hevayı hevese uyma, seni benim yolumdan sapıtır. Seytandan da kaç. Seni aldatmasın. Dünyaya da aldanma, sehvetlerinden de uzak dur. Seni, arzu ve emellerin fenalıklara sürüklemesin.
Maisetini helâlından kazan. Eger helâlından kazanmazsan mes’ulsün. Ahireti unutma.
Dünyadan nasibini unutmadığın gibi, Allah, sana nasıl ihsan etmisse, sen de öyle ihsan da bulun. Sakın yer yüzünde fesat çıkarma. Ahiretten yüzünü çevirme, ne dünya kalır ne de Ahiret. İşte şaskınlık da o zaman olur. Ya Rab: Bir birine zıd çekici kuvvetler, karşılıklı haller bir arada ne yapacağım ne isleyecegim, nasıl Hidayeti bulacağım, işlerimde hayretteyim, bir çare bulamıyorum.
Ya Rab: Bana yol göster, elimi tut. Doğru yola delâlet buyur. Kurtuluş yollarına ulaştır.
Yoksa helak olacağım, diye niyazda bulununca; Allah’ü Zül Celâl söyle vahyetti:
Ey kulum: Bana yardımın olsun diye, sana emirler vermedim. İşlerse bana zararı dokunacak diye de nehyetmedim. Belki sana emrettiğim şeyler hep senin faiden için olduğundan sana emirler verdim. Çünkü, ben senin Rabbin, Mabudun, Yaratıcın, rızıklarını veren, seni yoktan var eden, daima seni koruyan, Sahibin ve yardımcın olduğumu düsünesin ve bunları böyle bilesin de yanlıs kapı çalmayasın diye emrettim. Şunu da unutmayasın ki, emrettiğim seylerin hepsinde benim, muavenet, kabul ve hidayetime, kolaylık ihsanıma, inayetime muhtaçsın. Yine bilesin ki, nehyettiğim şeylerin hepsinde korumama, muhafazama muhtaçsın.
Senin, küçük, büyük, gizli, aşikâr bütün işlerin, bana gizli değildir. Sunu da iyi bil ki, sen, benim fakirimsin, her zaman bana muhtaçsın. Ben sana mutlaka lâzımım. Bensiz yaşamana imkân yok. İşte bunu böyle bil. Bil de benden yüz çevirme. Başka şeyler seni benden meşgul etmesin. Beni unutma. Benden başkasıyla meşgul olma. Belki her vakit benim zikrimde ol, beni an.
Bütün işlerinde hep ihtiyaçlarını benden iste. Yapacağın bir iste bana hitap et.
Gizli yerlerde bana yalvar. Her yerde beni gör, beni düşün, Bana bağlan. Bana tap, başkasına değil.
Bil ki, nerede olursan ol ben seninleyim. Sen beni görmesen de ben seni görürüm.
Kulum: Bunları böyle düsünüp inanınca, sözlerimin hak oldugu sence kafi olarak kabul edilince, tavsif ettiğim seylerin sahih olduğuna sence kanaat getirilince, her şeyi arkana atar, bana, yalnız bana dönersin.
İşte o zaman, seni bana yaklastırırım, kendime ulaştırırım. Sana büyük rütbeler veririm. Benim dostlarımdan, seçkinlerimden olursun. Cennet’imde, civarında, Meleklerimle beraber, faziletli, ikramlı, sevinçli, ferah, nimetlere gark olmus, lezzetler içinde, emin ve ebedi yaşarsın.
Kulum: Sakın bana karşı kötü zanda bulunma, ikram ve cömertliğimden başka bir şey hatırına gelmesin. Önünden geçmiş nimetlerimi, devamlı ihsanımı, içinde bulunduğun hayat ve sıhhat nimetlerimi düsün.
Düsün bir kerre, sen, hiçbir sey degil iken, seni biz yarattık; hem de güzel bir surette yarattık. Bak, sana hassas bir kulak, keskin bir göz, her şeyi anlayan havas, zeki bir kalb, parlak bir anlayıs, temiz bir zihin, lâtif bir fikir, fasih bir lisan, kavi bir akıl, tam bir bünye, güzel bir sekil, sahih bîr âza, kâmil âlât, itaatli azalar... verdik. Sonra sana, konuşma, söz söylemeyi ilham ettik.
Menfaatleri, mazarratları, eşya üzerinde ne şekilde tasarruf edeceğini, san’atları, işleri ilham ettik. Senin gözünün önünden perdeleri kaldırdık..
Gözünü açtık ki Melekut âlemine bakasın, gece ve gündüzün cereyanını ibretle göresin. Devreden felekleri, seyreden yıldızları göresin.
Sana vakitleri ve zamanların hesabını da öğrettik. Ayları, seneleri, günleri bu sayede bilesin diye...
Karada, denizde bulunan mâdenleri, nebatatı, hayvanları hep sana musahhar kıldık. Onlarda şahane bir tasarrufa maliksin, istediğin gibi onlara tahakküm edebilirsin.
Kulum: Vakta ki senin aşırı taşırı gideceğini, hâin, zalim, mütecaviz olduğunu bildim ve gördüm de sana hadler çizdim. Hükümleri, kıyasları, âdetleri, adaleti, Hak ve sevabı, hayrı ve magrufu, güzel âdetleri öğrettim ki bunları bilmekle nimetlerin devamına, azab ve felâketlerin define çalışasın.
Kulum: Yine bana karsı kötü zanda bulunuyorsun. Hak ve lâyık olmayan şeyleri benim hakkımda düsünüyorsun.
Kulum: Emrettigim seylerden bir iş sana güç gelirse hemen:
(LA HAVLE VE LA KUVVETE İLLÂ BİLLÂH-İL ALİYYÜL AZİYM) İsyandan kurtuluş, ibâdetlere muvaffakiyet, ancak Allah’ın himayesi ve yardımı iledir de.
Arş’ımı yüklenen meleklerime yükleri ağır gelince onlar böyle derler.
Sana bir musibet gelirse: (İNNÂ LİLLÂH-İ VE INNA İLEYH-İ RÂCIUN) Biz Allah’ın kullarıyız dünyada ve bütün işlerimizde, ahirette ona rücu ederiz de. Temiz kullarım ve dostlarım hep böyle derler .
Eğer ayağın kayar da bir günah işlersen, baban Adem’le anan Havva’nın dediklerini sen de de:
(RABBENA ZALEMNÂ EN FÜSENA VE iN LEM TAĞFiRLENA VE TERHAMNA LENE-KÖNENNE MiN-EL HAŞiRiN)
Ey Rabbimiz biz kendimize yazık ettik. Eğer bizi bagışlamaz bizi esirgemezsen herhâlde en büyük zarara uğrayanlardan olacağız de.
Sana bir is müşkül görünür, bir karar veremezsen, doğru yolu arar da bulamazsan, dostum İbrahim’in dediklerini sen de de. Meal: O Rab ki beni yaratıp dogru yolu gösterendir, bana yediren, içiren odur.
Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O’dur.
Ceza gününde kusurlarımı yarğılayacağını umduğum O’dur. Rabbim bana bir hükmin ihsan et. Beni salihler zümresine kat.. Benden sonrakiler için de benim için bir güzel nâm ver. Beni nâim-i Cennet’in vârislerinden kıl.. Babamı da yarlığa çünkü sapıklardandır.
Kulların kabirlerinden kaldırılacağı gün beni rüsvay etme. O günde ki ne mal fayda verir, ne de oğullar... Meğer ki Allah’a küfür ve nifaktan tamamen salim bir kalb ile gelenler ola. Sana bir musibet isabet edince: Hazret-i Yâkub’un dediği gibi: ( İ N N E M A ESKUBESSİ V E HUZNİ İ L A L L A H) Ben tasan kederimi, mahzunlugumu yalnız Allah’a sikayet ederim.
Eğer beşeriyet hâli bir günah islersen: Musa aleyhisselâm’ın dediği gibi (HAZA MİN AMEL-İŞ ŞEYTÂN NE -HU ADÜVVÜN MUDİLLÛN MÜBİYN ) O seytanın islerindendir, O hakikat şasırtıcı apaçık bir düşmandır, de.
Eğer bir günahtan seni korumuşsam; Hazret-i Yusuf ‘un dediği gibi: (VE MÂ ÜBERRiÛ NEFSi İN - NEN NEFSE LE FEMÂRETÜN Bİ-S SÛ İLL MÂKAHİME RABBI İNNE RABBİ GAFURUN RAHİYM) Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü nefs olanca şiddetiyle kötülüğü emredendir, muhakkak. Meğer ki Rabbimin esirgemis bulundugu bir nefs ola.
Zira Rabbim çok yargılayıcı çok esirgeyicidir. Allah seni bir sıkıntı ile imtihan etmiş
se; Hazret-i Davud’un yaptıgını sen de yap. O Rabbisine yalvararak hemen yere kapandı.
Allah’ın günahkâr, hata eden kullarını görürsen, onlar hakkında ne hüküm vereceğini de bilmezsen; İsa aleyhisselâm’ ın dediği gibi de. (EĞER KENDİLERİNE AZAP EDERSEN SÜPHESİZ ONLAR SENİN KULLARINDIR. EĞER ONLARI YARGILARSAN KİM NE DİYEBİLİR.) Mutlaka sen galib ve yeğâne hüküm ve hikmet sahibi olan da hakikaten sensin. Eğer Allah’a istiğfar eder, Allah’ın affını istersen; Muhammed aleyhisselâm ve ensarın dediklerini de: (EY RABBİMIZ, UNUTTUK VEYA YANILDIYSAK BIZI SORGUYA ÇEKME. EY RABBIMIZ, BiZDEN EVVELKi ÜMMETLERE YÜKLEDiĞİN GiBi AĞIR YÜKLERİ BİZE YÜKLEME.
EY RABBİMÎZ, TAKAT GETİREMEYECEĞİMİZİ BİZE TAŞITMA, BİZDEN SADIR OLAN GÜNAHLARI SİLİVER, BAĞISLA, BİZİ YARLIĞA, BİZI ESİRGE, SEN BİZİM MEVLAMIZSIN.
ARTIK KÂFİRLER GÜRUHUNA KARSI DA BİZE YARDIM EYLE) Eğer isin sonundan korkar, nasıl sona erecegini bilemezsen:
(R A B BE N A LA TUZİG KULÜBEN A) dan (EL M İ A D ) da kadar olan duayı oku. Yâni Ey Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalblerimizi Hak’tan saptırma. Bize kendi canibinden bir Rahmet ver. Şüphesiz, bağısı en çok olan sensin. Ey Rabbimiz, muhakkak sen vukuunda hiç şüphe olmayan bir günde insanları toplayacak olansın. Şüphesiz Allah verdigi sözden caymaz.
97) Ömer ibni Abdülaziz ve İbrahim Ethem’invasiyetleri: Gözünü aç, dünyanın devamı az. Aziz’i zelil, zengini fakir genci ihtiyar, diriyi ölü, yakında sana da arka çevirecegini bildigin halde simdilik sana dogru gelisine aldanma, aldanmış, bedbaht işte buna aldanandır.
Sehirler kuran, nehirler açan, bağ ve bostan yapanlar nerede? Onlar da sıhhatlerine, güçlerine, kuvvetlerine güvenen insanlardı. Onların da neş’e ve zevklerini görenler imreniyordu. Kara toprak onları ne hâle getirdi! Yolun, onların diyarına uğrayınca bir sor. Zenginlerin serveti ne olmuş? Fakirlerin fakirlikleri kalmış mı? O bülbül diller, ahu gözler, zemin vücutlar, güzel yüzler ne olmus? Kurtlar mı yemis? Allah’ın hükmü, fermanı onları o hâle koymus. Bizler de onlar gibi olacağız. Dünyanın muvakkat hayatına aldanmayalım. Orası için hazırlık yapalım. Sonra pişmanlık fayda vermez.
98) Ömer Ibni Abdülaziz’in bir vaazı:
Ey Nas; Allah sizi faydasız boş yere yaratmadı. Sizin için bir son merhale var. Orada Allah hükmünü verecek. Allah’ın rahmetinden mahrum kalanlar zararlarını anlayacak, saadet-i ebediye diyarı olan Cennet’ten mahrum olanlar hüsran-ı ebediyeye dalacak.
Azı çoğa, fâniyi Bâki’ye, korkuyu emniyete tercih edenler pisman olacak.
61Siz bir zamanlar bugünkü mezar olanların sulbünde idiniz. Yarın sizin sulbünüzdekiler de sizin sandalyelere oturacaklar. Siz de mezar olacaksınız. Bu âdet, sonuna kadar devam edecek.
Her gün ve her gece, hayatını bitirenler sevdiklerinden ayrılmıs kabre giriyor. Amelleriyle baş başa kalıyor. Gözünü aç, ölüm gelmezden evvel hazırlıklı bulun. Sonra nedamet fayda vermez.
Başkasına değil, yalnız Allah’a el avuç açan şerefli yaşar. Sen de helâlden kazan, kendi kazancına razı ol. Dünyayı temiz geçir. Ebedi neseye erersin.
99) Vasiyetlerin en faydalısı ve en doğrusu Kur’an vasiyetidir.
Bak, birkaç tanesini yazayım. Diğerlerini de sen Kur’an’dan yâni aslından dinlersin. Bakara suresinden:
Arzda fesat çıkarmayın. Müslümanların inandığı gibi inanın. Sizi ve sizden evvelkileri yaratan Rabbinize İbadet edin. Allah’a eşler koşmayın. Odunu, çırası insanlarla taşlar olan ateşten sakının. Ahdimi yerine getirin. Ben de sizin ahidlerinizi yerine getireyim.
Yalnız benden korkun. Size verdiğim nimetleri hatırlayın. Size gönderilene imân edin. Onu İnkâr edenlerin ilki siz olmayın. Ayetlerimizi az bir paha ile degismeyin. Ancak, benden korkun. Bilip dururken Hakkı bâtıla karıştırıp da gerçeği gözlemeyin.
Namaz kılın, zekât verin. Cemaate devam edin. Hem sabır ve hem de namazla Hak’tan yardım isteyin.
Öyle bir günden korkun ki, hiç kimse kimsenin namına bir şey ödeyemez. Ve ondan herhangi bir şefaat kabul olunmaz. Ondan bir fidye de alınmaz. Onlara yardım da edilmez.
Arzda fesat çıkarmayın. Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Anaya babaya, hısımlara, yetimlere, yoksullara iyilik yapın. İnsanlara güzellikle söyleyin.
Dosdoğru namaz kılın, zekât verin. Affedin, iyilik yapın. Yapmış oldugunuz şeyleri hep Allah’ın huzurunda bulacaksınız.
Müslüman olarak ölün. Hayırlı islerde yarış yapın. Beni anın ben de sizi anayım.
Bana sükredin, küfretmeyin. Arzda bulunan şeylerin helâl, ve temiz olanlarını yiyin.
Şeytana uymayın. Ramazan ayını görünce hemen oruca baslayın.
Dualarınıza icabeti benden bekleyin. Mallarınızı aranızda haksız sekilde yemeyin. Allah yolunda cömertlikler yapın.
Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. Ahirete azık hazırlayın.
En hayırlı azık takvâ’dır.
Ey akıllılar benden korkun. Dünyanın neresinde olursan ol namazda yüzünü Kabe’ye çevir. Şafak sökene kadar yiyin için. Şafakla oruca başlayın. O orucu tâ kaş kararıncaya kadar (güneş batana kadar) devam ettirin.
Evlere kapılarından girin. Allah’a şirk eden bir kadınla evlenmeyin. Müşriklere de kızlarınızı vermeyin. Hayz hâlinde kadınlara yaklaşmayın.
Allah huzuruna edeble dikilin. Verdiğiniz sadakaları başa kakmayın. Sadakayı başa kakmak suretiyle iptal etmeyin. Kazançlarınızın güzel ve temizlerinden infâk edin. Pis şeylere tenezzül etmeyin Kendin sevmedigin seyi baskalarına da verme. Allah’tan korkun. Eger faizle bir para vermişseniz kat’iyen faizini almayın. Yalnız verdiğiniz parayı alın. Öyle bir gün gelecek ki hep o gün Allah’a döndürüleceksiniz. O gün herkese kazandıgı seyler tamamen verilecek.
Onlara haksızlık edilmeyecek. İşte o günden korkun. Muayyen zamanlar için borçlandığınızda onu yazın. Onu yazan kâtip âdil olsun. Bildiğiniz seylere sahitlik ederken sahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse onun kalbi günahkârdır.
Share |
0 yorum:
Yorum Gönder